Av. Zafer İŞERİ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazı
  4. Kin ve Nefrete Kanun Seddi

Kin ve Nefrete Kanun Seddi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İfade özgürlüğü ile toplumsal sukunun koruma arasında çizilen sınırlar, hukuk sistemlerinin en tartışmalı meselelerinden biridir.

Ülkemizde ise Dilruba Kayserilioğlu’nun sokak röportajında yaptığı eleştiriler nedeniyle tutuklanması ve ardından yaşanan yargı süreci, bu dengeyi yeniden gündeme getirdi.

Bu olay, ifade özgürlüğünün sınırlarının nasıl belirlendiğini ve “nefret söylemi” suçlarının bu sınırlar içinde nerede durduğunu tartışmaya açtı. İfade özgürlüğünün, halka kin ve nefrete sürükleme sınırı nerde başlar?

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, ifade özgürlüğünü temel bir hak olarak tanımakla birlikte, bu özgürlüğün sınırsız olmadığını da vurgulamaktadır.

Anayasa’nın 26. maddesi, her bireyin düşüncelerini açıklama ve yayma hakkına sahip olduğunu belirtirken, bu hakkın kamu düzeni, milli güvenlik ve başkalarının haklarının korunması amacıyla sınırlandırılabileceğini ifade eder.

Yani, ifade özgürlüğü toplumun düzenini bozacak, huzuru tehdit edecek ya da bireylerin onurunu zedeleyecek şekilde kullanılamaz. Bu noktada, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu, ifade özgürlüğünün sınırlanabileceği alanlardan biridir.

Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu düzenler. Bu maddeye göre, toplumun belli bir kesimini, din, ırk, mezhep veya bölgesel farklılıklar temelinde alenen düşmanlığa sevk eden kişilere ceza verilir.

Bu suçun oluşabilmesi için ifadelerin toplumda somut bir tehlike yaratması, yani şiddete, nefret eylemlerine veya toplumsal barışa zarar verme riskinin bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla, bu düzenleme, ifade özgürlüğünün kötüye kullanımını engellemek ve toplumun genel huzurunu korumak amacıyla getirilmiştir.

Buna karşılık, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre, ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir.

Sert ve eleştirel fikirlerin bile korunması gerekirken, bu özgürlüğün sınırı, nefret söylemine ve şiddeti teşvik etmeye yönelik açıklamalarda çizilir. Yani, ifade özgürlüğü kapsamına giren açıklamalar, başkalarının temel haklarını ihlal etmemeli ve toplumsal barışa zarar vermemelidir.

Bu nedenle, ifade özgürlüğü ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu arasındaki sınır, bireyin ifade hakkı ile toplumun genel çıkarlarının dengelendiği ince bir çizgide yer alır.

Sonuç olarak, ifade özgürlüğü ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu arasındaki denge, demokratik toplumların temel sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Dilruba Kayserilioğlu’nun davası, bu dengeyi tartışmaya açan önemli bir örnek niteliğindedir.

Hukukun, bireylerin özgürce düşüncelerini ifade etmelerine olanak tanırken, aynı zamanda toplumu koruma görevi vardır. Ancak bu sınır, toplumun dinamiklerine, olayların bağlamına ve ifade özgürlüğünün ne kadar geniş yorumlandığına göre değişiklik gösterebilir.  

Toplumun huzurunu koruma adına getirilen sınırlamalar, demokratik ilkelerle uyumlu şekilde değerlendirilmelidir.

Av. Zafer İŞERİ
Hukukçu

Kin ve Nefrete Kanun Seddi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

HaberBiyotik ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!