Türkiye günlerdir Narin cinayetini konuşuyor.
8 yaşındaki bir kız çocuğu minik bedeniyle bir aydan fazla süre ülkenin gündemi oldu.
Kim, neden, nasıl, nerede, niçin, kimle öldürdü?
Soruların yanıtları tam olarak bilinmiyor.
Çünkü koca bir köy/mahalle sessiz.
Oysa minik Narin bas bas bağırıyor “Beni neden katlettiniz?” diye.
Sahi Narin neden katledildi?
Hepimiz bir neden arıyoruz.
Oysa Narin’i hayattan koparan tek bir neden yok.
Sizler vicdanınızı rahatlatmak için “çözülsün artık şu cinayet” diye beklerken, başka başka kentlerde başka çocukların da başına benzer durumlar geliyor.
Bu olayları toplumsal bir sorun olarak görmedikçe, “katletmeyi” sadece tek bir nedene indirgeyerek algılamak en basit tabirle “geçiştirmektir”.
Oysa bir çocuğun hayatı geçiştirilemeyecek kadar kıymetlidir.
Hem de öyle kıymetlidir ki uğruna vazgeçemeyeceğimiz şey yoktur.
Peki Narin’den neden vazgeçtiler?
Anne, ağabey, baba, amca konu-komşu herkes suskun.
Feodal yapı o kadar etkili ki bir çocuğun yaşamı dahi umurlarında değil.
Birey olamayan, hala cemaat benzeri yapıların göbeğinde olan bir köyden bahsediyoruz.
Yaşam hakkı, kadın hakkı, özgürlük, adalet, demokrasi, eğitim, değer verme bunlar kimin umurunda?
Hadi anlayacağınız dilden yazayım “kul hakkı” için ne diyeceksiniz?
Hiçbir şey söyleyemezsiniz,
Çünkü kelime dağarcığınızda bunlar yok.
Varsa yoksa biat etme, susturma, ben bilirimcilik.
Uzun uzadıya “Devlet neden varı?” anlatmayacağım.
Devlet, Narin katledildikten sonra ortaya çıkıyorsa o devlet değil devletçiktir.
Toplumu eğitmeyen, kör karanlık beyinleri aydınlıkla tanıştıramayan bir devlet görevini yerine getirmiş sayılır mı?
Devlet dediğimiz olgu aslında siz, biz hepimiziz.
Vergi veriyorsak devlet biziz.
Oy kullanıyorsak devlet biziz.
Bu toplumda yaşıyorsak devlet biziz.
Suçlu kim sorusuna önce kendimizden başladığımız gün, yeni Narinler olmayacak.
Devleti, toplumu, bu çocukları biz ortaya çıkarıyorsak, sahipte çıkmak zorundayız.
Kimseyi suçlamadan, amasız/fakatsız önce kendimizden başlayarak.
Serhat DOĞAN
Gazeteci
