Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazı
  4. 21.yy’da Dünya Yeniden Kurulurken Çin, Rusya ve İslam Dünyası

21.yy’da Dünya Yeniden Kurulurken Çin, Rusya ve İslam Dünyası

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Azametli, bahtsız, şanlı ama talihsiz Asya Kıtası son 300 yıl, bulutların sabah güneşinin önünde geri çekildiği gibi ‘küçük çıkıntısı’ Avrupa yarımadasının önünde geri çekildi. Başta Yüce Osmanlı Devleti olmak üzere, Rusya, Çin ve Güney Asya halkları, bu helaket ve felaketten kurtulmak, eski azametli günlerine tekrar kavuşmak için Batı(l)’dan devşirdiği Tanzimat, Islahat, Modernleşme, Batılılaşma ve ne idüğü belirsiz bir sürü Reform gibi süslü kelimelere rağmen mankurtlaşmaktan kurtulamadığı gibi susamış bir adamın tuzlu su içip daha çok susaması gibi Batı’ya benzedikçe daha çok geri gittiler.

Binlerce yıl dünyaya hükmeden muhteşem Asya Kıtası, Batı’nın afyon savaşlarına, büyük-küçük oyunlarına, böl-parçala-yut politikalarına, diktatör-cahil-gaddar mankurtların tek perdelik tiyatrolarına sahne oldular.

Bir zamanlar Batı tarafından “Tanrı’nın Kırbacı” olarak görülen Asya, 18.yy’dan itibaren Batıyla yer değiştirmiş, Batı’nın kendisinden çaldığı keşif ve icatlarını aynı vasıflarla tavsif edecek kadar cahilleş(tiril)miştir. Koca Şark, 1900 yılından önce 1000 yıl önceki bilgi seviyesinin bile altına düş(ürül)müştü.

Avrupa, yüzyıllarca cihangir Asya ordularının, atlarını otlattığı ovalarıydı. Bizans ve Trabzon’u yıkıp Roma’ya doğru İstanbul’dan yola çıkan Büyük Kartal, öldü(rül)ğü zaman cahil ve hasta Avrupa, tazıdan kaçan tavşan gibi kiliselerde melek bekliyordu. Avrupa Sparta’da Pers’i, Viyana’da Türk’ü, Kudüs’te Şark’ın en sevgili Sultan’ı Selahaddin-i Eyyubi El Kürdi’yi, Endülüs, Sicilya ve bir ucu Amuriyye(Afyon) bir ucu Bağdat’ta olan atlı süvarilere sahip Arab’ı ve Berlin’de Moğol’u için böyleydi.

Her Asyalı kavim, Avrupa’ya aslanlar gibi saldırmıştır. Lakin Avrupa, bugün ve daha önceki tüm seferlerinde ancak “İttifak/Koalisyon” adı altında sürüler halinde Asya’ya saldırmıştır. Avrupa zaferlerinin özünü hırsızlık, zulüm, yalan ve kumpas oluşturmaktadır. Terör Avrupa’nın en büyük mahareti; İsrail ise özü yani meyvesidir.

Avrupa, daha 500 yıl öncesine kadar (Piri Reis’in Güney Amerika Kıtasının kıyılarını bile en ince ayrıntısına kadar çizdiği 1513 tarihli haritasına rağmen) kuzeyinde ateş, batısında canavarların yaşadıklarına inandıkları Dünya’ya; arkada Asya orduları önde okyanus korkusuyla denizlere açıldıkları daha ilk gün, “bin bir tat, renga renk kumaş, et ve her türlü baharat” nakaratları altında koşuşan aç ve sefil ipsiz sürüler olarak yollara dökülmüştü. Onlar için ne İstanbul ne de Kudüs fark etmeksizin hangisi karnını veya gözünü doyursa orayı yağmalardı. Bu nedenle Bizans bile kardinal külahı yerine Osmanlı sarığı istemişti.

Bu zalim sefiller, Amerika’nın yerli halklarına virüs bulaştırırken, dünyanın en zengin adamı, yüzlerce deve yükü altını hac yolunda sadaka olarak dağıtan cömert Mali Kralı Mansu Musa’nın (16. Yy) kıtası olan Afrika’yı ve Avusturalya’nın aborjinlerini yağmaladı ve bugünkü hesapla en az 2 milyar insanı Gazze gibi soykırıma uğrattı. Birbirlerine tanımayan Amerika, Afrika ve Avustralyalı yerli halkların gözünde şeytan, “Beyaz Adam” olarak tanımlanmıştır. Beyaz adam, oraya gelinceye kadar toprakları gidince de İncil’leri olmuştu.

Avrupalılar, daha ilk seferlerde Asya Kıtasında veya yeryüzünün herhangi bir yerinde, gözlerine kestirdikleri bir yeri, işgalde zorlanınca aralarına başka bir çıkar düşünceye kadar ‘En ziyade müsaadeye mahzar millet’ diye Uluslararası Hukuk kumpası adı altında, oraya doluşurdu. Kapitülasyon, üs, liman, asker derken bir casusla orada huzursuzluk çıkartıp, sonra da ‘Barış, Huzur ve Dünya’nın Güvenliği’ için orayı işgale girişir ve geberinceye kadar da oradan çıkmazdı. Esasen Batı, dünyanın doğusunu Portekiz’e, Batısını ise İspanya’ya verdiği, Tordesillas Antlaşması(1494) ile kapışmamak için ne kadar açgözlü ve tek dişi kalmış bir canavar olduğunu göstermişti.

Kan ve insanlık dışı bir güç üzerine kurulan Batı(l)ın İmparatorluğu (AB+ABD+İsrail) Dünyaya hâkim olduğu günden beri Dünya yalancı gülümsemelerden başka huzur yüzü görmedi. I. ve II. Dünya Savaşlarının, Soğuk Savaşın ve Dehşet Dengesinin, Ortadoğu facialarının müsebbibi Batı olmuştur. Bugün dünyadaki her yerin (Kore, Hind, Güney Amerika ve Arap Dünyası…) kardeş kavgası ve terör sorunun tek sebebi Batı’dır. İlk defa Kimyasal, Nükleer ve Biyolojik silahları kullanan Batı olmuştur. Ve bugün de Ukrayna, Gazze ve Güney Çin denizinde III. Dünya Savaşı’nın ateşini yakan Batı’dır. Önümüzdeki yıllarda da küresel hâkimiyetini sürdürmenin tek yolu budur.

Batı, bir daha insan olamayacak kadar bozulmuş ve tek anladığı şey çıkar ve kuvvet olup; Batı’nın kabadayısı olan ABD’nin ve veled-i zinası olan İsrail üzerinden insanlığın anası olan toprakları istilaya giriştiği bir sırada (Bölünen Ortadoğu Projesi/BOP-IMEC) Batı’nın mezar taşı Gazze olmuştur.
Oysa Dünya’ya binlerce yıl hükümranlık yapan Asya, Dünya’nın gerçek efendisidir. Dünyaya bir iki hatası dışında asla kötülüğü olmamıştır. Yazıyı, matbaayı, cebiri, devleti, parayı, kanunu, atomu, robotu, astronomiyi… Kısaca insanlığın ana unsurlarını Asya bulmuştur. Batı sadece Mısır ve Mezopotamya’dan aşırma bir çete kuran Yunan ve Endülüs üzerinden çalınan bilgilerle bugünkü seviyeye gelmiştir. Troya’da atların içine gizlenen Yunan, Anadolu şehirleri üzerinde zenginleşen Roma’nın çocukları bugün Gazze sahillerinde Filistinlileri öldürmektedir. Aristo ve İskender’den kaynaklı Batı’nın ruhu son 2300 yıldır aynıdır: “Böl, parçala, birbirine düşür, kendini hakem yap, daima kavga ettir ve keyfine bak”. Batı’nın iki temel özelliği var: Güç ve çıkar. Bunu önlemenin yolu ise insanlığın Türkiye üzerinde birleşmesidir. İstanbul, Taç Mahal, Selimiye, Şam-Bağdat-İsfahan-Türkistan Medreseleri… Bilimin olgunluk temellerinin atıldığı yerlerdir. Kurtuba, Keyrevan, Kahire, Halep, Cizre, İstanbul, Şam, Bağdat, İsfahan ve Türkistan, Avrupa için ulaşılması imkânsız bir Kızıl Elma’ydı. Dünyanın anası Asya’dır. Merkez kıta olan Asya, dünya anakarasına sırtını dayamış bir pehlivan gibi, dünyanın en stratejik su, hava, demir, kara, enerji yolları ve hammadde kaynakları Türkiye üzerinden geçmektedir.

Şu anda Gazze ve Ukrayna’da süren felaketlerin başlıca sebepleri şunlardır: Nasıl ki 11 Eylül saldırıları gerekçe gösterilerek Irak ve Afganistan mahv-u perişan edildiyse, Rusya, Çin ve Türkiye’yi Ortadoğu’da saf dışı edecek Kalkınma Yolu Projesi’ni ortadan kaldırmak, metroların çocuk fareleri olan Siyonist çetenin Armagedon savaşına zemin hazırlamak için Batı’nın hâkimiyetini sürdürmektir. Böylece bir Iraklı, petrolünü komşusu Türkiye’ye on katına Irak’ın içinde ise 10 000 km uzaktaki Amerika’dan daha pahalıya kullanmaktadır.

Buna hayır diyelim. Çünkü tarih önümüze büyük fırsatlar çıkardı: Gazze, BRİCS ve Şangay üzerinde, insanlığın büyük kısmı tarihte ilk kez doğru safta birleşmiş durumdadır. Rusya, Çin ve İslam Dünyası arasında oluşacak ittifakın merkez noktası Türkiye’dir. Anadolu üzerinde kurulabilecek olan bu ittifakın Güney Kuşağı(Fas-Endonezya) boyunca Müslümanlar, Kuzeyinde Ruslar; Doğusunda ise Çin yani Asya’nın Trilaterealı(üçlü) kurulmalıdır.

Neden Türkiye sorusunun cevabına gelecek olursak; “Anadolu, eskiden beri Batının durdurulduğu yerdir. Eğer İskender burada durdurulabilseydi, Hindistan’a kadar gidip Afganistan’da Buda’ya şal giydiremezdi. Bir asır önce Avrupa, burada durdurulamadığı için bugün Bereketli Hilal kanlı Ortadoğu olmuş ve Dünya III. Büyük savaşını yaşamaktadır. Batı’nın kumpaslarıyla ona yakınlaşan Asyalı Japonya mankurtlaştırılmış, Rusya 70 yıl geriye gitmiş, Asya’nın hafıza kartı Çin, Kültür Devrimiyle Batı tarafından köleleştirilmiş ve Hindistan verimli bir inek gibi sağılmıştır.

Asya Kıtası, ön hat olarak Akdeniz, Ortadoğu ve Kafkasların öncelikli güvenliği için Anadolu’yu üs seçip burayı savunma hattına dönüştürerek Asya Kıtasına kalkan yapabilir. Afrika ve Doğu Akdeniz’in öncelikle kurtarılması gerekir.

Akdeniz, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Çanakkale ve İstanbul, Basra ve Kızıldeniz Boğazları Dünyanın belli başlı en stratejik noktalarıdır. Buralar da ancak Anadolu üzerinden tarafından kontrol edilebilir.
Birer Avrupa fitnesi olan Sykes-Pico ve Durand Hattı gibi İslam ülkelerini parçalayan kanlı sınırlar; Doğu Türkistan, Filistin, Keşmir, Kürt sorunları dostça ve bu ülkelerin toprak bütünlüğü çerçevesinde büyük Asya Kıtasının ittifaklarıyla çözülmelidir. Çin, Hindistan ve Rusya; Filistin, Suriye, Libya, Sudan, Irak ve Afganistan sorununda Müslümanlardan yana tavır koymalı ve özellikle de Hindistan, Batı’nın Truva atı ve karakolu olan İsrail’i kendisinden uzaklaştırmalıdır. Örneğin, 2021 yılında bir helikopter kazasında(?) öl(dürül)en Hindistan Genelkurmay Başkanı bu oyunu görmüş ve Çin-Hint çatışmasına karşı durmuştur.
Batı’nın 21.yy küresel tek devlet hâkimiyeti için Rusya’ya Ukrayna, Çin’e Tayvan tuzağı hazırladığı görülürken, İslam Dünyası için de BOP adı altında hedef olarak 22 ülkeyi kapsayan Cebeli Tarık Boğazı’ndan Malakka Boğazı’na kadar 12 milyon kilometrekarelik bir coğrafyanın yeniden parçalanması olduğu görülüyor.

ABD’nin bu bölgeye daha fazla yerleşmesini önlemek için BRICS ve Şanghay Örgütüne Türkiye de dâhil olmalıdır. Bölgesel ittifaklara ilave olarak, yeni bir Filistin’e veya İsrail’e dönüşmek üzere olan Irak, Suriye, İran ve Türkiye arasındaki Kürtler; İran, Mısır, Arabistan, Pakistan ve Türkiye arasındaki oluşturulacak Bereketli Hilal Paktı’nın yani ‘dörtlü bir ittifakın diz kapağı/kavşak noktası’ olabilir. İslam ümmetinin bu yetim milletinin huzurunu esas alan çözümler kolaylıkla bulunabilir ki; tarih, buna en büyük şahittir.

Müslümanlar arasında etnik fark tarih boyunca ufak bir ayrım olarak görülmüş ve bunu ileri sürmek küfür olarak tanımlanmıştır. Kürt’le Türk’ün, Pakistanlı ile Hindu’nun veya Arap ile Acem’in de farkı yoktur. Eğer kaderimiz olan bu coğrafya da ‘ortak tarih, kültür, din ve ortak çıkar” prensibiyle hareket edilmezse, Orta Doğuda İsrail’den daha büyük bir felaket 3–5 yıl sonra Teröristan veya Belucistan olarak kapımızdan içeri girebilir. Bu, Batı’nın değişmeyen hâkimiyetinin anahtarıdır.

Asya kıtası, Batı’nın yenilmezlik korkusunu unutmalıdır. Çünkü Hamas ve Hizbullah gibi iki örgüt Batı’nın ileri karakolunu basıyor ve 270 gündür savaşabiliyorsa, 57 ülkeden oluşan 2 milyarlık İslam Dünyası kardeşçe hareket ederek, Çin ve Rusya İsrail’i rahatlıkla tarihe gömmeye muktedirdir.
Avrupa, ABD ve İsrail’den oluşan Batı, tüm insanlıkta nefret uyandıracak kadar kıtasından uzaklaşmıştır. İslam Dünyasının manevi, insan ve Jeostratejik desteği, Rusların silah ve enerji, Çinlilerin para ve teknoloji desteği birleşirse bu Dünya adası kurtulur. Afrika ve Orta ve Güney Amerika halkları ve İrlandalılar dahi buna destek verecektir. Bu, insanlık için son Nuh’un gemisidir. Ayıp, hukuk, söz, günah, demokrasi ve insan hakları gibi temel değerler Batı’nın defterinden silineli on yıllar olmuştur. Batı için hukuk ve verilen her söz, 1 Nisan şakasıdır. Bu Truva, Kızılderili, Endülüs ve Filistin için değişmeyen Batı’nın temel karakteridir. İnsanlığı ve bilinen kâinatta biricik cennetimiz olan dünyamızı korumanın tek yolu, özümüz olan muhteşem Asya kültüründe ittifaklar kurmaktır.

Prof. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

21.yy’da Dünya Yeniden Kurulurken Çin, Rusya ve İslam Dünyası
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

HaberBiyotik ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!