İstanbul’da düzenlenen panelde, seçim sonrası devirdeki Türkiye-ABD münasebetleri ele alındı.
İstanbul’da, ABD’de yapılan başkanlık seçimlerinin akabinde “Gelecek Bağlar: NATO Çerçevesinde Seçim Sonrası Dönemde ABD- Türkiye İlişkileri” başlıklı panel düzenlendi.
Dış Ekonomik İlgiler Heyetinin (DEİK) Türkiye-ABD İş Kurulunun (TAİK) mesken sahipliğinde düzenlediği panelde, ABD’nin 47. Başkanı seçilen Donald Trump’ın yeni devrinde Washington- Ankara ortasındaki olası bağlar ele alındı.
Moderatörlüğünü eski ABD’nin Bakü Büyükelçisi Matthew Bryza’nın yaptığı panelde, 14. NATO Avrupa Müttefik Yüksek Kumandanı emekli General James L. Jones ve 19. NATO Avrupa Müttefik Yüksek Kumandanı emekli General Tod D. Wolters konuştu.
Jones, “demokrasiler ve otokrasiler arasındaki tarihi savaş dönemi”ne şahitlik edildiğini savunarak, “Yeni dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinin potansiyelinin hayal edebileceğim kadar iyi olduğuna inanıyorum.” değerlendirmesini yaptı.
Jones, Türkiye-ABD ilgilerini de “küresel etkileri olan harika bir ikili ilişki” olarak tanımladı.
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, 2003’te Irak’ı işgal etmesi bahislerine değinen Jones, Washington’un “müttefikleriyle fazla istişare etmeden” çekilmesinin hatalı olduğunu kaydederek, “Bence, eğer ulus inşası konusunda istekli değilseniz, muhtemelen savaşa girmemelisiniz.” dedi.
“Erdoğan’ın diyalog kurma konusunda çok mahir olduğunu düşünüyorum”
Wolters ise askerlik yaptığı dönemde Türk ordusu ile çalışma fırsatı yakaladığını belirterek, “Türk ordusuyla yan yana çalışarak yüksek derecede hazırlıklı olmayı öğrendik.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin “zorlu bir ortamda nasıl var olunacağına dair global bir örnek teşkil ettiğini” kaydeden Wolters, şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan’ın diyalog kurma konusunda çok becerikli olduğunu düşünüyorum ve Türkiye’nin içinde bulunduğu güçlü bölgede can kaybını en aza indirmek hedefiyle yaptığı konuşmaların birçoklarını güvenlik, çatışmayı tedbire ve diyalog çizgisinde değerlendiriyorum.”
Wolters, Türkiye’nin Libya ve Suriye’deki faaliyetlerine değinerek, “Her iki durumda da tehditlerin cerrahi bir formda etkisiz hale getirilmesine odaklanılmıştır. Bu, (Türkiye’nin) sahip olduğu hazır olma durumu, savaş kelam konusu olduğunda sistemsiz oluşumlara karşı yıllarca süren alışkanlıkları ve uygulamaları nedeniyle ordusuyla tek taraflı olarak yapabileceği bir şeydi.” değerlendirmesinde bulundu.