Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi’nde İnsan Hakları Eğitim Programı’na katıldı. Burada bir konuşma gerçekleştiren Erdoğan, toplumsal medya platformlarına reaksiyon gösterdi.
Sosyal medya şirketlerinin militanlaştığını söyleyen Erdoğan, “İsrail’i eleştiren basit bir cümleye bile hemen sansür uygulamayı kendileri için görev addettiler.” dedi.
“ARZU EDİLEN İŞ BİRLİĞİNİ TESİS EDEMEDİK”
Dijital bir faşizm ile karşı karşıya olunduğunu söz eden Erdoğan, toplumsal medya şirketlerinin ABD ve Avrupa’da kurallara uyma noktasında gösterdiği hassasiyeti Türkiye’de göstermediğini söyledi.
“Arzu edilen iş birliğini henüz tam manasıyla tesis edemedik.” diyen Erdoğan, “Türkiye’nin haklı talepleri karşılanır, hassasiyetlerine saygı gösterilirse mesele zaten kendiliğinden hal yoluna girecektir.” tabirlerini kullandı.
MUHALEFETE TEPKİ
Hükümeti, Instagram’a getirilen yasak üzerinden eleştiren muhalefete de reaksiyon gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sosyal medya platformlarının rezilliklerini eleştirmeyenler, bu platformların estirdikleri faşizme laf etmeyenler nefes nefese klavye başına geçip sosyal medya hesaplarından Türkiye’yi şikayet sırasına giriyorlar.” biçiminde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:
“İnsan hak ve hürriyetlerinde son 22 yılda sessiz ihtilallere imza atmış bir takım olarak, eğitim programımızın partimizin başarılarla dolu tarihinin daha uygun anlaşılmasına katkı yapacağına inanıyorum. İnsan hakları fikrinin koruması, toplumsal barışın teminatıdır.
Çevremizdeki gelişmeleri daima birlikte takip ediyoruz. Dünya siyaseti en sert virajlarından birini dönüyor. Milletlerarası sistemde önemli bir güç boşluğu var. Yalnızca güç boşluğu değil, bir ahlak ve vicdan kaybıyla da karşı karşıyayız. Kan, zulüm ve savaş sahneleri adeta sıradan hale geldi.
“KÜRESEL SİSTEM İFLAS BAYRAĞINI ÇEKTİ”
Küresel sistemi adalet eksenli revize edecek hiçbir uğraş gösterilmedi. Bu kayıtsızlık karşısında patlak veren her kriz, bir evvelkini maalesef aratmıştır. Lakin Gazze kriziyle birlikte, global sistem iflas bayrağını çekmiştir. Gazze tüm dünyada maskeleri indirmiş, onyıllardır bize örnek gösterilen kurumların içinin ne kadar kof olduğunu ortaya koymuştur.
“KALİAM GÖRÜNTÜLERİNE CAN DAYANMIYOR”
Gazze’de Filistin halkının maruz kaldığı soykırımı anlatmaya artık sözler kifayet etmiyor. Her gün bir yenisi eklenen katliam imajlarına bakmaya can dayanmıyor. Başı kopmuş temiz bebeklerin artık bu yükü çekemiyorum diyerek babasının mezarı başında gözyaşı döken çocukların, bombaların altında hayatta kalmaya çalışan annelerin imgelerini izlemeye hiçbirimizin kalbi dayanmıyor.
Soykırım başlayalı tam 10 ay oldu. 16 binden fazla çocuk öldü, 40 bin temiz insan şehit edildi. Bir kısmı ağır 100 bine yakın yaralı var. İsrail, Gazzelileri yalnızca bombalarla öldürmüyor. Aç, susuz, gıdasız bırakarak da katlediyor.
“KARA LEKEYİ ÖMÜR BOYU TEMİZLEYEMEYECEKLER”
Batılı ülkeler aslında İsrail’in soykırım siyasetinin hata ortağı. Netanyahu idaresi daha fazla çocuk öldürsün diye her takviyesi sağlıyorlar. Bu dayanaklarını de gizleme gereği duymadan, katilleri avuçları şişinceye kadar alkışlayarak alenen gösteriyorlar. Şu ikazı açık açık yapmak durumundayım; tarih kimin nerede durduğunu çok net kaydetmektedir. Nasıl Hitler’in Reichstag’ta yaptığı soykırım konuşmasını heyecanla alkışlayanlar tarihe isimlerini utançla yazdırdıysa Netanyahu’nun palavralarını ayakta alkışlayanlar da birebir formda ellerine yapışan o kara lekeyi ömür uzunluğu temizleyemeyecek.
Ne yaparlarsa yapsınlar, bugüne kadar zulüm karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmadık ve bundan sonra da olmayacağız. İnsanlığımızın sınandığı bu sıkıntı vakitlerde hakkı ve hakikati haykırmayı Filistin halkına karşı vazifemiz olarak görüyoruz.
İSMAİL HANİYE SUİKASTI
Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye kardeşimizin, Tahran’da şehit edilmesini alkış sahnesinden bağımsız okuyamayız. O vahim manzaralar, Filistin halkını yaralamakla kalmamış daha berbatı Netanyahu’yu şımartmıştır. Bütün dünya kamuoyu, İsrail’in ateşkese ikna edilmesini beklerken sonuç müzakerecinin kalleş bir suikastle şehit edilmesi olmuştur. İsmail Heniye’ye Allah’tan rahmet, Filistin halkına başsağlığı diliyorum. Biz İsmail Heniye’nin çabasına, Filistin davasına olan sadakatine ve milletimize olan samimi muhabbetine yakinen şahittik.
Ayın 15’inde meclisimizde Mahmud Abbas’ı konuşturmanın planı içindeydik. İsmail Heniye kardeşimizi de burada konuşturalım demiştik. Hatta meclis mi olsun yoksa bu salonumuz mu olsun diye de Meclis Liderimizle onun planını yapıyorduk. Sonraki gün şehadeti duyduk. Heniye’yi tanıyan herkes onun nasıl yiğit bir dava adamı olduğunu çok çok yeterli bilirdi.
“BİZ MİLLETİMİZDEN GEREKLİ İZNİ ALDIK”
Ülkemizde bir günlük ulusal yas ilan ederek Filistin halkıyla dayanışmamızı gösterdik. Birtakım cibiliyeti bozuk olanlar bizim ona gösterdiğimiz bu ilgiyi hazmedemedi. Biz sizden mi müsaade alıp da bunların kararını verecektik? Biz milletimizden gerekli müsaadesi aldık ve adımlarımızı da buna nazaran atıyoruz.
SOSYAL MEDYA PLATFORMLARINA TEPKİ
Sosyal medya şirketleri militanlaştılar. İsrail’i eleştiren kolay bir cümleye bile çabucak sansür uygulamayı kendileri için misyon addettiler. Filistinli şehitlerin fotoğraflarına tahammül edemeyip anında yasaklayan, bunu da özgürlük olarak pazarlayan bir dijital faşizm ile karşı karşıyayız. Heniye’nin şehadeti bize niyet ve tabir hürriyetinin sonlarını batılı ülkelerde İsrail’in kaprislerinin belirlediğini göstermiştir.
Amerika ve Avrupa’daki kurallara uyma noktasında gösterdikleri ihtimamı sorun Türkiye olunca, vatandaşlarımızın mağduriyeti olunca, bizdeki katalog hatalarla çaba olunca şuurlu bir formda esirgiyorlar. Dilek edilen iş birliğini şimdi tam manasıyla tesis edemedik.
Türkiye egemenlik hakları çerçevesinde bir adım atıyor, bir önlem uyguluyor fakat şirketlerden evvel sıkıntının önüne ardına bakmayan muhalefet partileri çabucak ayağa kalkıyor. Toplumsal medya platformlarının rezilliklerini eleştirmeyenler, bu platformların estirdikleri faşizme laf etmeyenler nefes nefese klavye başına geçip toplumsal medya hesaplarından Türkiye’yi şikayet sırasına giriyorlar.
Sosyal medya platformlarının arz ettiği tehlikelere işaret etmek asla sansürcülük değildir. Asıl sansürcülük bunlara gözlerini kapamaktır. Biz bu türlü bir tutarsızlığın içinde yer almayacağız. Hükümet olarak bizim kimsenin özgürlüğüyle, ticaretiyle, hayat stiliyle rastgele bir meselemiz yok. Türkiye’nin haklı talepleri karşılanır, hassasiyetlerine hürmet gösterilirse sorun zati bizatihi hal yoluna girecektir.”
